Vekalet - Tedviren - Geçici Görevlendirme
1-
Vekaleten Görevlendirilen Kadroya, Asaleten Memur Atanması İle Vekalet Görevinin
Sona Ereceği,
2- Üç Aydan Fazla Devam Eden Vekalet Görevi İçin Kadro Derecesinin Üçte Biri
Oranında Vekalet Aylığı Verilmesi Gerekeceği Hk.
Dava, Davacının, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Şube Müdürü iken Ankara Milli Emlak
Müdürlüğü görevinde vekaleten görevlendirildiğinden bahisle bu süre için vekalet
ettiği görevin kadro derecesinin üçte ikisi oranında vekalet aylığı Ödenmesi
yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemle vekalet görevinin sona
erdirilmesine ilişkin işlemin iptali isteminden ibarettir.
Davacının, Milli Emlak
Müdürlüğü görevini yürüten şahsın görevden uzaklaştırılması üzerine bu görevi
tedvire memur olarak görevlendirildiği ve bu kadroya asaleten atama yapılması
ile tedvir görevinin sona erdirildiği dava dosyasının incelenmesinden
anlaşılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ile Ek ve Değişikliklerindeki hükümlere göre bir görevin asaleten,
vekaleten ya da ikinci görev olarak yürütülmesi mümkün olup, tedviren
görevlendirme adı altında bir müesseseye yer verilmemiştir.
Diğer taraftan; yukarıda sözü edilen Kanunun 1897 sayılı Kanunla değişik
86.maddesinde de, memurların görevden uzaklaştırma nedeniyle işlerinden geçici
olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinde veya diğer kurumlardan veya
açıktan vekil atanabileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümler karşısında görevden uzaklaştırma sebebiyle memurların görevlerinden
geçici olarak ayrılmaları halinde, bu görevin ancak vekaleten görevlendirilen
memurlar eliyle yürütülmesi mümkün bulunmaktadır.
Bu duruma göre, daha önce
asaleten yürüten memurun görevden uzaklaştırılması sebebiyle tedviren
görevlendirildiği anlaşılan Davacının bu görevlendirilmesinin yukarda açıklanan
86.madde hükmü uyarınca yapılmış bir görevlendirme olduğunun kabulü zorunludur.
Öte yandan; vekaleten yürütülen kamu görevlerine ilişkin kadrolar bu süre
zarfında münhal olduklarından İdarelerince bu kadrolara asaleten memur atanması
herzaman mümkün bulunduğu ve bu atama ile birlikte vekalet görevi sona ereceği
cihetle mezkur kadroya davalı İdarece asaleten memur atanması üzerine Davacının
vekalet görevinin sona erdirilmesinde mevzuata aykırılık görülmediğinden davanın
buna ilişkin kısmının reddine;
Davacı vekaleten görevlendirildiği süre için vekalet ettiği görevin kadro
derecesinin üçte ikisi oranında vekalet aylığı ödenmesi istemine gelince, 657
sayılı Kanunun 1897 sayılı Kanunla değişik 86.maddesinin ikinci fıkrasında, aynı
kurumdan, birinci fıkrada yazılı ayrılmalar dolayısıyla atanan vekil memurlara
vekalet görevinin üç aydan fazla devam eden düresi için vekalet aylığı
ödeneceği, 175.maddesinde ise bir göreve vekaleten atanan memurlara vekalet
edilen görevin kadro derecesinin birinci kademesinin üçte biri oranında vekalet
aylığı verileceği hükme bağlanmış bulunduğundan bu hükümlere göre Davacıya
vekaleten ifa ettiği görevin kadro derecesinin birinci kademesi aylığının üçte
biri oranında ve vekalet görevinin üç aydan fazla devam eden süresi için vekalet
aylığı ödenmesi gerekirken aksine tesis edilen işlemin buna ilişkin kısmının
iptaline, Davacının bu miktardan fazlaya ilişkin olarak vekalet aylığı ödenmesi
yolundaki isteminin de kanuni dayanağı bulunmadığından reddine karar verildi.
Danıştay Üçüncü Daire K:1982-929 E:1982-960
Kadrosu Bulunmayan Bir Göreve Vekalet
Sözkonusu Olamayacağından Böyle Bir Görevlendirmenin İkinci Görev Olarak Kabulü
Gerektiği HK.
Dava, davacıya
baştabiplik görevinin 657 sayılı Kanunun 86.maddesi uyarınca verildiği
88.maddeye göre görevlendirilmediğinden bahisle tahakkuk ettirilen ikinci görev
ücretinin ödenmemesi üzerine bu işlemin düzeltilmesi isteğiyle yapılan
başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali ve tahakkuk
ettirilip ödenmeyen 417.640 liranın tazminat olarak ödenmesi istemiyle
açılmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla,
idarenin süre defi yerinde görülmeyerek dava dosyasının incelenmesinden atama
onayında baştabiplik görevinin 657 sayılı Kanunun 86.maddesi uyarınca davacının
uhdesine tevdi edildiği belirtilmişse de davacının göreve başladığı tarihten
emekli olduğu tarihe kadar doktorluk görevi yanında bir idari görev olan
baştabiplik görevini de fiilen yürüttüğü ve bu görevin ikinci görev olarak
verildiği açık olup kadro tahsis edilmesi bile davacıya 657 sayılı Yasanın
175.maddesi uyarınca ücret ödenmesi gerektiği gerekçesiyle işlem iptal edilmiş
ve 1980,1981,1982 yıllarına ait ikinci görev ücretinin tazminat olarak davacıya
ödenmesi hükme bağlanmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 86.maddesinde, kadronun boş olması veya görevli personelin özrü
nedeniyle görevinden ayrı bulunması durumlarında vekaletin mümkün olduğu hükme
bağlanmış, aynı kanunun 88.maddesinin B-2.bendinin 2.fıkrasında da tabip,
veteriner ve öğretmenlere asıl görevlerinin yanında idari görev olarak
baştabiplik, baştabip yardımcılığı, okul ve enstitü müdürlüğü , başyardımcılık
ve yardımcılık görevlerinin yaptırılabileceği belirtilmiştir.
Yasanın 175.maddesinin
2.fıkrasında, 88.maddeye göre ikinci görev verilen memurlara, bu görevleri
karşılığında görevlendirildikleri kadro derecesinin ilk kademe aylığının üçte
ikisinin ödeneceği; baştabip ve baştabip yardımcılığı hizmetlerinin ikinci görev
olarak yürütülmesi halinde kadro şartı aranamayacağı ve bu hizmetleri
Yürütenlere aldıkları aylığın üçte ikisinin ikinci görev aylığı olarak ödeneceği
hükmüne yer verilmiştir.
Olayda, davacının Devlet
Hastanesine Kulak Burun Boğaz uzmanı olarak atandığı ve baştabiplik görevinin
657 sayılı kanunun 86.maddesine göre yürütülmesiyle görevlendirildiği atama
onayında belirtilmişse de, dosyadaki belgelere göre hastahanede o tarihte
baştabiplik kadrosunun bulunmadığı anlaşılmış olup, kadrosuz vekaletin kanunen
olanaksız bulunması karşısında baştabiplik görevinin ikinci görev olarak
davacıya verildiğinin kabulü zorunludur. Dolayısıyla İdare Mahkemesince hukuki
durumunun bu şekilde değerlendirilerek ikinci görev aylığının ödenmesinin hükme
bağlanmasında usul ve kanuna aykırılık bulunmamakta ve davalı idarenin temyiz
istemi haklı dayanaktan yoksun kalmaktadır.
Davacının temyiz istemine
gelince; dava dilekçesinde yasal faiz istemine de yer verildiği halde mahkemece
bu istemin karara bağlanmasında hukuka uyarlıktan sözedilemiyeceği açık olup
kararda bu nokta yönünden hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı
idarenin temyiz isteminin reddiyle, Mahkeme kararının ikinci görev aylığının
ödenmesine ilişkin kısmının onanmasına; buna karşılık davacının temyiz isteğinin
kabulüyle İdare Mahkemesi kararının yasal faize hükmedilmemesi yönünden 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1/b bendi uyarınca
bozulmasına, uyuşmazlık sadece hukuki noktalara ilişkin bulunduğundan ve dosya
içindeki bilgi ve belgeler karar verilmesi için yeterli olduğundan aynı maddenin
2.fıkrası uyarınca ikinci görev ücretinin dava tarihinden itibaren hesaplanacak
yasal faizinin davalı idarece hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verildi. Beşinci Daire K:1988-2959
E:1987-322
Boş
Bulunan Kadroların Kural Olarak "Görevlendirme" Suretiyle Doldurulamayacağı Hk. ...
İdare
Mahkemesinin ... günlü, 1997/704 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle
temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Ankara 5. Akşam Sanat Okulu
Öğretmeni olarak görev yapmakta iken ... günlü, ... sayılı Bakan onayı ile
Bakanlık Müşaviri olarak görevlendirilen davacı, bu görevlendirme onayının
iptaline ilişkin ...günlü, ... sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
... İdare Mahkemesinin ...
günlü, 1997/704 sayılı kararıyla;bir göreve atama konusunda idareye kamu yararı
ve hizmet gerekleriyle sınırlı olarak takdir yetkisi tanındığı; dava dosyasının
incelenmesinden, davacının, görevlendirildiği Bişkek Eğitim Ataşeliği görevinin
sona ermesi üzerine yurda döndükten sonra ... günlü Bakan oluru ile 5.Akşam
Sanat Okulunda Öğretmen olarak göreve başladığı; ... tarihli Bakan oluru ile
Bakanlık Müşaviri olarak görevlendirildiği; daha sonra adıgeçenin, "yurtdışı
görevine bağlı olarak eşinin görev yerine gidiş ve kızının görev yerinden dönüş
harcırahlarının ödenmemesi üzerine verdiği dilekçeye olumlu yanıt alamaması
üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde gayrıciddi,
mesnetsiz ve yanıltıcı iddialarda bulunduğundan ve bundan sonra görev alacak
öğretmen ve idarecilere kötü örnek olacağından" bahisle dava konusu işlemle
Bakanlık Müşavirliğinde görevlendirme onayının iptal edildiği anlaşılmakta ise
de, davalı idarece ileri sürülen sebebin hukuken yeterli bir sebep olarak
kabulüne olanak bulunmadığı; bu nedenle, anılan işlemde kamu yararı ve hizmet
gereklerine uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Davalı idare, ... günlü
temyiz dilekçesinde, dava konusu işlemin, Yurt Dışı Eğitim Öğretim Genel
Müdürlüğünün ... günlü, ... sayılı yazısında getirilen teklif doğrultusunda
tesis edildiğini; Mahkeme kararının gerekçesinin soyut olduğunu; ... günlü ek
temyiz dilekçesinde de, Bakanlık Müşavirliklerine Bakan onayı ile atama
yapılabilmesinin mümkün olmadığını; Bakanlığa ait kadro cetvellerinde "Bakan
onaylı Bakanlık Müşavirliği" adı altında bir kadro bulunmadığını; Bakanlıkta
bugüne kadar çeşitli Bakanlar tarafından bazı görevlilerin Bakanlık Müşaviri
olarak görevlendirilmelerinin aslında "yok" hükmündeki tasarruflar olduğunu; bu
nedenle, bu durumdaki tüm personelin görevlendirme onaylarının iptal edildiğini
öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını
istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununda aynı kurum içinde geçici görevlendirme konusu düzenlenmemiş olmakla
birlikte, bir kamu kurumunun mevzuatla belirlenmiş olan görev alanı içinde yer
alan "geçici" nitelikteki bir hizmeti; ya da, değişen ve gelişen sosyal,
ekonomik ve kültürel koşulların sonucu olarak ortaya çıkan, henüz örgütsel
altyapısı oluşturulmamış ve bir kadro ile ilgilendirilmemiş olan "yeni bir kamu
hizmetini" yürütmek amacı ile, durumu uygun olan kamu görevlilerinin, "kadroları
ile hukuki bağlarını sürdürmek ve belli bir süre ile sınırlı olmak üzere"
atamaya yetkili amir tarafından geçici olarak görevlendirilmeleri olanaklıdır.
Bu işlemin kurulmasında, yukarıda nitelendirilen kamu hizmetlerinin yürütülmesi
amaç edinilmeli; kamu yararı ile bağdaşmayan, örneğin kamu görevlisini
görevinden fiilen uzaklaştırmak veya onu cezalandırmak gibi hizmet gereklerine
ters düşen bir sonuç amaçlanmamalıdır.
Öte yandan, 657 sayılı
Yasanın "Sınıflandırma" başlığını taşıyan II. Kısmının "Kadroların tespiti"
başlıklı 33. maddesinde yer alan "Kadrosuz memur çalıştırılamaz."; "Kadro
cetvelleri" başlığını taşıyan 35. maddesindeki "Her kurum için gerekli
kadroların sınıfı, derecesi, ünvanı ve adedi gösterilir." ve 45. maddesinde yer
alan "Hiçbir memur sınıfının dışında ve sınıfının içindeki derecesinin altında
bir derecenin görevinde çalıştırılamaz." yolundaki hükümler birlikte
değerlendirildiğinde, "memurun kendi kadro görevinde çalışmasının" temel ilke
olarak kabul edildiğinde kuşkuya yer bulunmamaktadır. Bir kamu kurum veya
kuruluşuna tahsis edilmiş olan, ancak hukuken açık (boş) bulunan kadroların,
kural olarak "görevlendirme" suretiyle doldurulamayacağını ve personelin, bu
kadrolarda öncelikle yetkili makamlarca yapılacak "asaleten atama" veya gerekli
ve zorunlu hallerde aynı Yasanın 86. maddesinde düzenlenen "vekaleten atama"
yoluyla istihdam edilmeleri gerektiğini de özellikle vurgulamak gerekir.
Ayrıca, anılan Yasanın
"İstisnai Memurluklar" başlığını taşıyan 59. maddesinde sayılan memuriyetler
arasında yer alan Bakanlık Müşavirliğine ilgililerin atanabilmeleri, 2451 sayılı
Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunun 2. maddesi ve bu
Kanuna 4158 sayılı Kanunla eklenen ek madde gereğince "ortak kararname" ile
mümkün olup; bu hukuki durum karşısında ve yukarıda açıklanan nedenlerle bir
kamu görevlisinin Bakanlık Müşavirliğinde kural olarak "görevlendirme" suretiyle
çalıştırılmasına olanak bulunmadığı gibi; görevlendirilen bir kişinin bu görevde
sürekli olarak bırakılması sonucunu doğuracak şekilde yargı kararı
verilemeyeceğini, bir başka ifadeyle, bu konuda idarenin yargı kararı ile
zorlanamayacağını da kabul etmek gerekir.
Yukarıda belirtilen hukuksal nedenler birlikte değerlendirildiğinde, Ankara 5.
Akşam Sanat Okulu Öğretmeni olarak görev yapmakta iken ... günlü, ... sayılı
Bakan Oluru ile Bakanlık Müşaviri olarak görevlendirilen davacının sözkonusu
görevlendirme onayının iptali yolunda tesis edilen ... günlü, ... sayılı işlemde
sözü edilen mevzuat hükümlerine ve hukuka aykırılık bulunmadığından, anılan
işlemin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle ... İdare
Mahkemesinin ... günlü, 1997/704 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, karar verildi. Beşinci Daire K:1988-270 E:1987-2711
657
Sayılı Yasada Öngörülen Bir Usul Olmamakla Birlikte, İdarenin Uygulamada Asilde
Aranan Şartlara Sahip Vekil Memur Bulunmaması Halinde Tedviren Görevlendirme
Yapabildiği, Hukuki Statü Bakımından Boş Olan Bir İdari Kadro Üzerınde
Tasarrufta Bulunma Konusunda İdarenin Yargı Kararı İle Zorlanamayacağı Hk.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci
Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; ... Hastanesi Müdür
görev ve yetkilisi olarak görev yapan davacının, ... Sigorta Müdürlüğüne Şef
olarak atanması yönünde, SSK Yönetim Kurulunca kurulan 17.1.1997 günlü, 215
sayılı işlem ile yerine yapılan atamanın iptali ve işlem nedeniyle uğradığı
maddi kayıplarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle
açılmıştır.
... İdare Mahkemesinin ...
günlü, ... sayılı kararıyla; iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki,
şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı menfaati ihlal edilenler tarafından açılacağı, dava açacak kişinin meşru,
kişisel ve güncel menfaatinin ihlal edilmesi gerektiği, davacının ... adlı
şahsın atama işleminin iptaline yönelik açtığı davada, menfaat ihlalinin
doğrudan ve kişisel nitelik taşımaması nedeniyle dava açma ehliyeti bulunmadığı
gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-b maddesi
uyarınca davanın bu kısmının ehliyet yönünden reddine, dava konusu atama
işleminin iptaline yönelik kısmının ise; atamanın Sosyal Sigortalar Kurumu
Personel Yönetmeliğinin 53. maddesinden bahisle yapıldığı, ancak, işleme gerekçe
alınan "hizmet gereğinin" davalı idarece somutlaştırılmadığı, davacının
yöneticilik yaptığı dönemlere ilişkin sicillerinin çok iyi olduğu, herhangi bir
idari soruşturma geçirmediği, disiplin cezası almadığı böylece idarenin takdir
yetkisinin kullanılmasında kamu yararı ve hizmet gereklerine uyarlık görülmediği
gerekçesiyle iptaline, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesi uyarınca
da, hukuka aykırı olan idari işlem nedeniyle davacının uğradığı maddi zararların
yasal faiziyle birlikte davalı idarece tazminine karar verilmiştir.
Davalı idare; kendisinden en
iyi verim alabileceğine ve işi en iyi yapacağına inandığı kişiyi göreve getirme
yetkisine sahip olduğunu, yapılan atamada kamu hizmeti ve kamu yararı
gözetilerek, 657 sayılı Kanuna uyarlık sağlandığını, davacının üzerinde bulunan
görev ve yetkisi kaldırılarak kadro görevine iade edildiğini, özlük hakları
açısından her hangi bir kaybın söz konusu olmadığını öne sürmekte ve İdare
Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Davacının, dava konusu atama işlemiyle birlikte, yerine atanan ... isimli şahsın
atamasının da iptalini istemesinde makul ve ciddi bir ilişkinin, diğer bir
ifadeyle menfaat bağının ve dolayısıyla da ehliyetinin bulunduğu açık olup,
Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu ehliyet ret kararında hukuki isabet görülmese
de, davacının bu yönde herhangi bir temyiz istemi bulunmamaktadır.
Davalı idarenin, davacının
Hastane Müdürlüğü görevinden, Şeflik kadrosuna atanmasına ilişkin işlemin iptali
yolundaki Mahkeme kararının temyizen incelenmesi istemine gelince;
Öncelikle belirtmek gerekir
ki; davacının Şef kadrosunda olmak üzere Hastane Müdür görev ve yetkilisi olarak
yapılan ilk atamasını, tedviren yapılmış bir atama olarak kabul etmek
gerekeceğinden, uyuşmazlığın da bu yönüyle irdelenmesi gerekmektedir.
Anayasanın 128. maddesinde
"Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir." hükmü yer almış ve memurların özlük işlerini düzenleyen 657
sayılı Kanunda ise "tedviren görevlendirme veya atama" şeklinde bir usül
öngörülmemiştir.
Bununla birlikte uygulamada,
asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı hallerde idarelerce
hizmetin aksamadan yürütülebilmesi bakımından, herhangi bir şekilde boşalmış
veya boş bulunan bir göreve asilde aranan şartlara en yakın personel arasından
tedviren görevlendirme yapılmakta ve idari görev bu şekilde yürütülmektedir.
Böyle bir durumda tedviren görevlendirilen personelin o kadro için öngörülen
şartları taşımadığı da gözönüne alındığında, idarenin genel kabul görmüş hukuk
kaidelerine aykırılık taşımamak kaydıyla, ilgiliyi belli bir sebebe
dayanmaksızın herzaman görevden alıp, asıl kadrosuna iade edebileceği; hizmetin
kadro koşullarını taşımayan personel tarafından yürütülmesi konusunda idarenin
yargı kararıyla zorlanamayacağı kuşkusuzdur.
Diğer bir deyişle hukuki
statü bakımından boş olan bir idari kadro üzerinde idarenin tasarrufta
bulunabileceği ve sözkonusu idari kadro için gerekli şartları taşıyan personelin
varlığı halinde, bu personelle kadroyu doldurma konusunda takdir hakkı bulunduğu
açıktır.
Yukarıda açıklandığı üzere,
davacının tedviren yürütmekte olduğu ... SSK Hastanesi Müdür ve yetkilisi
görevinin, her zaman geri alınabilecek bir niteliğe sahip bulunması karşısında,
idarece adıgeçenin anılan görevden alınarak kadrosunun bulunduğu ... Sigorta
Müdürlüğü Şeflik görevine iadesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık,
bu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı
idarenin temyiz isteminin kabulüyle ... İdare Mahkemesince verilen ... günlü,
... sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin
1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3.
fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir
karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 22.11.2001
tarihinde oybirliği ile karar verildi. Beşinci
Daire K:2001-4441 E:1998-1661
1-Tedviren görevlendirilen kişilere vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir
meblağın ödenmesi gerektiği,
2-tedviren görevlendirilmelerde zam ve tazminat farkı ödenmeyeceği hk.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay
Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 86. maddesinde, vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartları
düzenlenmiş, aynı Yasanın 174. maddesinde ise vekalet aylıklarının ödenebilmesi
için görevin fiilen yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş, 17.5.1987 günlü,
19463 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 99 Seri No'lu Devlet Memurları Kanunu
Genel Tebliğinde de, vekalet göreviyle ilgili genel hükümlere yer verildikten
sonra 1-4. dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Yasanın 68.
maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları, asilde aranan şartlara sahip vekil
memur bulunamadığı takdirde boş bulunan bir görevin tedviren yürütülmesi
öngörülmüştür. Ayrıca 657 sayılı Yasanın 68/B maddesinde, 1-4. derecedeki
kadrolara atama için yüksek öğrenim görmüş bulunmak şartı aranmıştır.
Bu hükümler karşısında,
asilde aranan şartları taşımayan bir kişinin vekil olarak atanamayacağı ve
kendisine vekalet aylığı ödenemeyeceği açıktır. Ancak 657 sayılı Yasada bir
görevin tedviren yürütülmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiş olmakla beraber,
yukarıda sözü geçen tebliğ uyarınca idarece tedvir görevi verilen kişinin,
Anayasanın angaryayı yasaklayan 18. maddesi hükmü uyarınca fiilen yürüttüğü
görev karşılığı bazı maddi haklara hak kazanacağı açıktır.
Mevzuatta tedviren
görevlendirme şeklinde açıklanan bir usul bulunmamakla beraber, uygulamada 99
Seri No'lu Genel Tebliğde de belirtildiği üzere asilde aranan şartlara sahip
vekil memur bulunmadığı hallerde idarelerce hizmetin aksatılmadan yürütülmesini
teminen herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir göreve asilde aranan
şartlara en yakın personel arasından tedviren görevlendirme yapılarak idari
görevin yürütülmesi sağlanmaktadır.
Yukarıda yer alan yasal
düzenleme karşısında, davacıya vekalet aylığı adı altında bir ücret ödenmesi
mümkün değilse de, davacının yürüttüğü görevden dolayı üstlendiği sorumluluk
dikkate alındığında, vekalet görevinden ötürü davacıya vekalet aylığına eşdeğer
tutarda bir meblağın tazminat olarak ödenmesi gerekmektedir.
Buna göre, lise mezunu olan ve 3. derece kadrolu Malmüdürlüğünü valilik oluru
ile vekaleten yürütmekle görevlendirilen davacıya fiilen yürüttüğü bu görev
karşılığında vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın ödenmesi gerekirken,
aksi yönde tesis edilen işlemde hukuki isabet görülmemiştir. Bu itibarla temyize
konu kararın anılan işlemin iptaline ilişkin kısmında usul ve mevzuata aykırı
bir yön bulunmamaktadır.
Kararın; zam ve tazminat
farkının geri istenilmesine ilişkin işlemi iptal eden kısmına gelince;
Evvelce sehven kanuna aykırı
olarak yapılmış bir terfi veya intibak işleminin kanunsuzluğunun tespitinden
sonra idarece geri alınması sonucu fazla ödenmiş bulunan aylık ve ücret
farklarının kararda belirtilen istisnalar dışında ancak ilk kanunsuz ödemenin
yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 günlük dava açma süresi (2577 sayılı
Kanunun 7. maddesi uyarınca 60 gün) içinde geri alınabileceği hakkındaki
22.12.1973 günlü, E:1968/8, K:1973/14 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme
Kurulu Kararında, idarenin hatalı eylem ve işlemlerinin ve bu işlemlere
dayanarak yaptığı ödemelerin geri alınmasında uygulanacak temel ilkeler ortaya
konulmuştur. Anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak
idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek
dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok
denilebilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin
kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda
haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu
işlemler dolayısıyla bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre
düşünülmeyeceği, bunların her zaman geri alınabileceği, ancak bunun dışındaki
işlemler için memurun iyi niyetinin, istikrar ve kanunilik kadar önemli bir
kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki işlemlere
dayanılarak yapılan ödemelerin ancak dava açma süresi içinde geri alınabileceği
vurgulanmıştır.
Yukarıda anılan Danıştay
İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararından, kanuna aykırı olarak yapılan
ödemelerde, muhatabın kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmakta ise
ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse iyi niyetin varlığından söz
edilemeyeceği, bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre
kısıtlamasının olmadığı, bunların her zaman (genel zamanaşımı süresi içinde)
geri alınabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyada mevcut belgelerin
incelenmesinden, ? Mal müdürlüğünü 27.8.1997 tarihinden itibaren tedviren
yürüten davacıya ödenen zam ve tazminat farkının davacı adına borç çıkarıldığı
ve bundan sonra anılan farkların ödenmemesi yolunda işlem tesis edildiği, idare
mahkemesince, davacının asilde aranılan şartları taşımaması nedeniyle zam ve
tazminat farkı alamayacağı, ancak son ödemenin yapıldığı tarihinden itibaren 60
günlük dava açma süresi geçirildikten sonra zam ve tazminat farklarının geri
istenilemeyeceği gerekçesiyle davanın, dava konusu işlemin zam ve tazminat
ödenmemesine ilişkin kısmının reddine, zam ve tazminat farklarının geri
istenilmesine ilişkin kısmının ise iptaline hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Malmüdürlüğünde muhasebe şefi
olarak görev yapan davacının, tedviren görevlendirmelerde zam ve tazminat farkı
alınmayacağını bilebilecek durumda olduğu halde anılan farkları alması ve açık
hata niteliğindeki bu ödeme işlemine karşı idareyi haberdar etmemesi, yersiz ve
hatalı olduğu konusunda idareyi uyarmaması nedeniyle iyiniyetinden söz edilmesi
de olanaksızdır.
Buna göre, bu tür işlemlere
dayanılarak yapılan ödemelerin her zaman geri alınabileceği hususu gözetilmeden,
son ödemenin üzerinden 60 günden fazla sürenin geçmiş bulunması neden
gösterilerek hatalı ödemenin geri alınamayacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin
bu kısmının iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüyle Ordu İdare Mahkemesinin
25.5.1999 gün ve E:1998/817, K:1999/358 sayılı kararının, dava konusu işlemin
zam ve tazminat farklarının borç çıkarılmasına ilişkin kısmını iptal eden hüküm
fıkrasının bozulmasına, temyize konu diğer hüküm fıkralarının onanmasına,
10.4.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Onbirinci Daire K:2003-1654
E:2000-9798
Dolu Kadroya Vekaleti 3 Ayı Geçmeyen Davacıya Vekalet Ücreti Verilemeyeceği Ve
Boş Kadrolara Ait Görevlerin Ücretsiz Olarak Vekaleten Gördürüleceği Hk.
Asliye Hukuk Mahkemesi Zabıt
Katibi olan davacı, 11.4.1979 ile 24.4.1980 tarihleri arasında vekalet ettiği
Asliye Mahkemeleri Başkatipliği görevinden dolayı vekalet ücreti ödenmeyeceğine
ilişkin işlemin iptalini ve kadro karşılığı olarak 35.880 lira vekalet ücretinin
ödenmesine karar verilmesini istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 86. maddesinde, memurların kanuni izin nedeniyle işinden geçici olarak
ayrılmaları halinde, yerlerine kurum içinden veya dışından veya açıktan vekil
atanabileceği, bir görevin memurlar eliyle vekaleten yürütülmesi halinde
aylıksız vekaletin asıl olduğu, vekil memurlara vekalet görevinin 3 aydan fazla
devam eden süresi için vekalet aylığının ödeneceği, boş kadrolara ait
görevlerin lüzum görüldüğü takdirde memurlara ücretsiz olarak vekaleten
sürdürülebileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Dosyanın incelenmesinden,
Balıkesir Asliye Mahkemeleri Başkatibinin iki ay yıllık izne ayrılması üzerine
davacının bu göreve 11.4.1979 tarihinde vekaleten atandığı ve bu görevi
24.4.1980 tarihine kadar sürdürdüğünü, Asıl Başkatibin yıllık izninin bitimini
müteakip emekliye ayrıldığı ve sözkonusu kadronun boşaldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda özetlenen madde
hükmünden de anlaşılacağı gibi, vekalet aylığının ödenebilmesi için vekalet
görevinin 3 aydan fazla olması gerektiği kuşkusuzdur. Asil Başkatibin yıllık
izninin 2 ay sürmesi nedeniyle davacının da dolu kadroya vekaleti 3 ayı
geçmediği bu nedenle bu süre için vekalet aylığı ödenmemesinde mevzuata
aykırılık bulunmadığı, diğer taraftan Başkatibin senelik iznini müteakip
emekliye ayrıldığı ve kadrosunun boşaldığı, dolayısı ile davacının boş kadroya
vekalet ettiği anlaşıldığı cihetle, boş kadrolara ait görevlerin de ücretsiz
olarak vekaleten gördürüleceği, yukarıda anılan madde hükmü gereği olduğundan,
bu sürede de vekalet aylığı ödenmemesinde mevzuata aykırılık yoktur.
Açıklanan nedenlerle,
dayanaktan yoksun davanın reddine karar verildi. (D.5.D, K.84-4479, E.80-10551)
Kadrosu bulunmayan bir göreve vekâlet söz konusu olamayacağından böyle bir
görevlendirmenin ikinci görev olarak kabulü gerektiği hk.
Dava, davacıya baştabiplik
görevinin 657 sayılı Kanunun 86. maddesi uyarınca verildiği 88. maddeye göre
görevlendirilmediğinden bahisle tahakkuk ettirilen ikinci görev ücretinin
ödenmemesi üzerine bu işlemin düzeltilmesi isteğiyle yapılan başvurunun cevap
verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali ve tahakkuk ettirilip
ödenmeyen 417.640 liranın tazminat olarak ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi kararıyla,
idarenin süre defi yerinde görülmeyerek dava dosyasının incelenmesinden atama
onayında baştabiplik görevinin 657 sayılı Kanunun 86. maddesi uyarınca davacının
uhdesine tevdi edildiği belirtilmişse de davacının göreve başladığı tarihten
emekli olduğu tarihe kadar doktorluk görevi yanında bir idari görev olan
baştabiplik görevini de fiilen yürüttüğü ve bu görevin ikinci görev -olarak
verildiği açık olup kadro tahsis edilmese bile davacıya 657 sayılı Yasanın 175.
maddesi uyarınca ücret ödenmesi gerektiği gerekçesiyle işlem iptal edilmiş ve
1980, 1981, 1982 yıllarına ait ikinci görev ücretinin tazminat olarak davacıya
ödenmesi hükme bağlanmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 86. maddesinde, kadronun boş olması veya görevli personelin özürü
nedeniyle görevinden ayrı bulunması durumlarında vekâletin mümkün olduğu hükmü
bağlanmış, aynı Kanunun 88. maddesinin B-2. bendinin 2. fıkrasında da tabip,
veteriner ve öğretmenlere asıl görevlerinin yaptırılabileceği belirtilmiştir.
Yasanın 175. maddesinin 2.
fıkrasında, 88. maddeye göre ikinci görev verilen memurlara, bu görevleri
karşılığında görevlendirildikleri kadro derecesinin ilk kademe aylığının üçte
ikisinin ödeneceği; baştabip ve baştabip yardımcılığı hizmetlerinin ikinci görev
olarak yürütülmesi halinde kadro şartı aranamayacağı ve bu hizmetleri
yürütenlere aldıkları aylığın üçte ikisinin ikinci görev aylığı olarak ödeneceği
hükmüne yer verilmiştir.
Olayda, davacının Devlet
Hastahanesine kulak burun boğaz uzmanı olarak atandığı ve baştabiplik görevinin
657 sayılı Kanunun 86. maddesine göre yürütülmesiyle görevlendirildiği atama
onayında belirtilmişse de, dosyadaki belgelere göre hastahanede o tarihte
baştabiplik kadrosunun bulunmadığı anlaşılmış olup, kadrosuz vekâletin kanunen
olanaksız bulunması karşısında baştabiplik görevinin ikinci görev olarak
davacıya verildiğinin kabulü zorunludur. Dolayısıyla İdare Mahkemesince hukuki
durumun bu şekilde değerlendirilerek ikinci görev aylığının ödenmesinin hükme
bağlanmasında usul ve kanuna aykırılık bulunmamakta ve davalı idarenin temyiz
istemi haklı dayanaktan yoksun kalmaktadır.
Davacının temyiz istemine
gelince; dava dilekçesinde yasal faiz istemine de yer verildiği halde mahkemece
bu istemin karara bağlanmasında hukuka uyarlıktan söz edilemeyeceği açık olup
kararda bu nokta yönünden hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı
idarenin temyiz isteminin reddiyle, Mahkeme kararının ikinci görev aylığının
ödenmesine ilişkin kısmının onanmasına; buna karşılık davacının temyiz isteğinin
kabulüyle İdare Mahkemesi kararının yasal faize hükmedilmemesi yönünden 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b bendi uyarınca
bozulmasına, uyuşmazlık sadece hukuki noktalara ilişkin bulunduğundan ve dosya
içindeki bilgi ve belgeler karar verilmesi için yeterli olduğundan aynı maddenin
2. fıkrası uyarınca ikinci görev ücretinin dava tarihinden itibaren hesaplanacak
yasal faizinin davalı idarece hesaplanarak davalıya verilmesine karar verildi. (D.5.D., E. 87/322, K. 88/2959)