Ülkeler mali, sosyal, insan hakları gibi gelişmişlik düzeyleriyle orantılı olarak Gelişmiş, Az gelişmiş, Gelişmekte olan ülkeler sıfatlarıyla nitelendirilir. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ülkem için kullanılan gelişmekte olan ülke sıfatı ise bana her zaman rahatsızlık vermiştir.
Ancak, sendika olarak faaliyet gösterdiğimiz iş kolunda ve Türkiye'deki en fazla personele sahip bakanlık olan milli eğitim bakanlığının yaptığı uygulamalar karşısında devletimiz için kullanılan az gelişmişlik sıfatının yeterli olmadığı, gelişememiş liyakat ile değil yalakalık ile bir yerlere gelmiş bürokratların egemen olduğu bir devlet yönetim sistemi maalesef karşımıza çıkmaktadır.
Bu çürümüş sistem; bürokrasi üzerindeki bu ileri derecedeki siyasi vesayet sistemi devam ettikçe de bu şekilde sürüp gidecektir. Bürokratların yükselmesinde ve atamasında, eğitim, kariyer, liyakat ilkelerine dayalı sistem değil de tepeden inme siyasi atama sistemi oluşmakta, böylece bürokrasi ve bürokratların kalitesi de belli bir seviyeye ulaşamamaktadır.
Bürokrasinin bu acizliği ve vesayet altında olması siyasetin ve siyasetçilerin işine gelmektedir. Çünkü; ellerindeki atama ve yer değiştirme kozunu kaybetmek istememektedirler.
Bu durum kısa vadede siyaset için koz gibi gözükse de uzun vadede her kesime zarar vermekte, özellikle devletimiz ve vatandaşlar olarak bizler bu kalitesizliğin içinde boğulup gitmekteyiz. Unutulmamalıdır ki siyaset problem olma değil çözme sanatıdır.
Ülkemiz bir çok alanda yenilikler, değişiklikler yaşarken bürokrasinin bu durumu gözden kaçmaktadır. Ve her geçen gün büyüyen sorunlar ile de işin içinden çıkılmaz bir hale gelmektedir.
Yapılması gereken çok basittir. Acilen bürokrasideki siyasi vesayet sistemi değişmeli, onun yerine kariyere, liyakata, eğitime ve kesinlikle sınava dayalı sistem getirilmelidir. Bürokrasinin kalitesi ancak bu şekilde arttırılabilir.