DEMİREL : "Hayallere Vurulan Her Kepenk Milli Bir İsraf ve Kaybımızdır."
Ülkemizde yaşayan her bireyin bence kendine has bir becerisi, yeteneği ve özgül ağırlığı vardır. Her bireyin bir fikri ve gelecekle ilgili tahayyülü vardır ve olması gerekir. Fıtrat gereği insan hayal kurabilen, bu hayaller doğrultusunda motivasyon oluşturan, enerjisini hayallerinin gerçeklemesi için harcayan, düşünebilen, düşündüğünü ve kurguladığını en iyi bir şekilde izah edebilen ve aynı hayalleri olanlarla birlikte çalışabilen ve heyecanı olan bir varlıktır.
Dünyaya geliş sebebimiz ile hayallerimizin ötesinde farkı bir yaşam sürüyor olmamızın sebebi ise kurallarını başkalarının kurduğu hayatın sonuçlarını kabul etmemizden kaynaklıdır. Oysaki herkesin mutsuz olduğu, umutsuz olduğu, kaygı ve gelecek korkusuyla hemhal olduğu bir hayatı yaşamak zorunda olması garip değil mi?
İşsiz olanlarımız var, işten atılma korkumuz var, çocuklarımızın geleceği ile ilgili korkularımız var,sağlık sorunları korkumuz var, ev kirası, elektrik, doğalgaz, su v.b faturaları ödeyememek korkumuz var, çocuklarımıza iyi bir eğitim verememek korkumuz var,iyi bir eğitim versek de torpil yapacak dayımızın olmaması korkumuz var,enflasyon ve hayat pahalılığı korkumuz var… korkunun hakim olduğu bir hayatı biz seçmiş olamayız değil mi? Bi terslik var bu işte…
Yani dayatılan düzen ile yaşamak istediğimiz hayatın arasındaki uçurumun çok fazla olması da bizi korkutuyor. Garip ama elimizdekileri de kaybetme korkusu var?... Ne varsa elimizde !!! sahi elimizde ne var?!
“Umut” ve “Korku”! Birisi vitesi arttıran, heyecan yaratan, hareket getiren duygu durumu, birisi ise vitesi düşüren, heyecanı yok eden,hareketi kesen duygu durumudur… Hep korku verilen toplumda vitesin artacağını,üretim yapılacağını, yeni fikirler ortaya atılacağını düşünmek aptallıktır…
Bu aralar takığım bu düzen konusuna… Mesela gençlerimizi hiç anladığımızı sanmıyorum. Onların hayallerini öldürmek için elimizden gelen ne varsa yapıyoruz. Sanki onların da bizim yaşadığımız bu rezil hayatı yaşamasını istermişcesine yükleniyoruz gençliğe… ne veriyoruz da ne istiyoruz biz bu gençlerden diye soruyorum kendime… bence gençler bize tahammül ediyor. Bir zaman gelecek artık yeter diyeceklerdir ve demelidirler… hayatları üzerinde kurgulanan, yaşamak zorunda bırakıldıkları ve kendi hayallerinin gerçekleşmesinin önünde engel olacak her dayatmanın karşısında dimdik durmaları gerekecektir.Zor olacaktır ama bahar gelmesi için bile kışın geçmesi gerekir…
Hayallere vurulan her kepenk milli bir israf ve kaybımızdır. Hayali ne olursa olsun bir evlatlarımızın, gençlerimizin hayallerini gerçekleştirmelerine fırsat tanıyacak sistem ve düzen kurmadığımızda bilmeliyiz ki evladımızın geleceğini karartmış, umutlarını ve heyecanlarını yok etmiş olacağız… mutsuz bir gençlikten mutsuz bir geleceğe…
Kimsenin memnun olmadığı bir hayatı yaşamak yerine herkesin ortak mutluluklarının belirlendiği ve ortak kararların alındığı bir hayatın inşası için kollarımızı sıvamak gerekir. İlk hedefimiz kesinlikle “Eğitim ve Öğretim” olmalıdır. Yeni eğitim modelimizin omurgası hayalleri olan çocuklarımızın gençlerimizin hayallerini öldürmeden ve heyecanlarını ateşleyerek öğrenmesini ve meslek edinmelerini sağlamak olmalıdır.
Bunun yolu ise Milli Eğitim Bakanlığının isminin başında olan “Milli” eğitim modelinin belirlenmesi için MİLLİ EĞİTİM ŞURASININ zaman kaybetmeden toplanmalıdır. Zaman ve süre sınırı olmadan ilk eğitimden son eğitime kadar tüm detaylar çalışılmalıdır. Milli Eğitim Şurasının içeriği değiştirilmeli ve katılımcı sayısı paydaşlar artırılmalıdır. Sanayicisinden, teknoloji şirketlerine kadar, siyasi partilerden sendikalara kadar, tarımcısından gazetecisine kadar, öğrencisinin, gençlerinin, toplumun genelini kapsayan geniş bir yelpazeve geniş bir fikir havuzu oluşturulmalıdır. Milli Eğitim Şurasının kararları bağlayıcı ve uygulayıcı olmalıdır ve her yıl toplanarak eğitim modelinin aksayan yönleri hakkında çözümler üretmelidir.
Mutlu bir gençlik! Mutlu bir gelecek! Mutlu bir Türkiye için Milli Eğitim Şurası Acilen Toplanmalıdır!