Devasa sorunlar içerisinde kaybolan kadınların her yıl 8 Martta gönüllerini almak, hamasi nutuklarla günü geçiştirmek yerine, sosyal ve iş hayatları üzerinden kadınları anlamaya çalışmak, var olan sorunlara çözüm üretmek gerekir.
Ekonomik krizlerin faturası bile önce kadınlara çıkarılmaktadır. İşten ilk çıkarılacaklar arasında veya ucuz iş gücü aranan yerlerde kadınlara öncelik verilmesi utanılacak bir durumdur.
Erkeklerle aynı eğitim almış, meslekli kadınlar istihdam noktasında erkekler ile adil koşullarda yarışmamaktadır.
Özel sektörde “kadınca bir iş sayılmayan” pozisyonlar için personel tercihinde cinsiyet önemli bir ayrımdır. İş sahibi olabilen kadının görevde yükselmesi, yönetici olması önünde hukuki değilse de hala psikolojik engeller vardır. Kamuda yönetici sınıftaki kadınların sayısına bakmak bile cinsiyet ayrımcılığı sorunumuz hakkında fikir verecektir.
Çalışan kadınların yarıya yakını tarım ve hayvancılık gibi özel bir eğitim gerektirmeyen işlerde beden gücüyle yer bulmaktadır. Aynı işi yapan kadın ve erkeklerde “eşit işe eşit ücret” ilkesine uyulmamaktadır. “Çalışmıyor” diye nitelenen ev kadınlarının ev ve çocuklarla ilgili sorumluluklarda Avrupa’daki hemcinslerine göre ağır işçi sayılabileceklerini göstermektedir.
Kadınlar, Sadece Yasalar Önünde Değil Yaşamın İçinde De Eşitlik İstiyor.
1977 Yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından, 1984 Yılından bu yana da ülkemizde çeşitli örgütlerce Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmakta olan 8 Mart; yalnızca çalışan kadınlar için değil tüm kadınlar, en çok da erkekler için bir farkındalık günü olmalıdır.
Kadınlar aynı dünyayı paylaştıkları erkeklerle yasalar önünde olduğu kadar reel yaşamda da eş ve eşit olmak istemektedir.
Kadınların karar alma mekanizmalarına katılımı hala düşük ve Türkiye’ye yakışmayacak düzeydedir. Pozitif ayrımcılıkla siyasette günü kurtarmak da mümkün olmamaktadır.
Milletvekili kotası kadın vekillerin sayısını artırsa da Hükumette tek bir bayan bakana karşılık örneğin valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, genel müdürler arasındaki kadın oranı yüzdeye girmeyecek kadar düşüktür.
KADINLARA SESLENİYORUZ: BEKLEMEYİN MÜCADELE EDİN!
Sorunun çözümü kamu politikalarına bağlı olduğu kadar, kadının aile hayatı ile sosyal, ekonomik ve siyasi alandaki rolüne ilişkin toplumsal zihniyetin kadın-erkek eşitliği yönünde geliştirilmesine de bağlıdır.
Her gün basına yansıyan bir kadın cinayetinin, bir tecavüzün, bir cinsel istismarın gerçekleşmiş olması, zihniyet değişiminin ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.
Sorunun yasal tedbirlerle çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Bu nedenle kamu otoritesinin, siyasi partilerin ve STK’ların yanı sıra bizzat kadınların mücadelenin içinde aktif olarak yer alması gerekir.
Ve unutmamalıdır ki, kadınlar sadece toplumun yarısı değil, hayatın yarısı ve toplumun ana kurucu ögesidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir” sözünün gereğini yerine getirmek için Devlete ve tüm vatandaşlara düşen görevler olduğu unutulmamalıdır.
06 şubat günü yaşadığımız büyük deprem felaketi sonrası her biri anne, eş, evlat kadınlarımızı kaybettik. Hayatta kalan kadınlarımız ise sahada var gücüyle mücadele etti. Yeri geldi ekmek yaptı, yeri geldi enkaz çalışmalarına katıldı. Yeri geldi kimsesiz kalan kuzulara sıcak bir yuva oldu. Kadınlarımızın toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle afet zamanlarında yaşadıkları dezavantajlı durumlardan dersler çıkarılmalıdır. Bundan sonra böyle acılar yaşamamamız için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Hepimizi derinden etkileyen deprem felaketinde can veren bütün vatandaşlarımızın anısına bu sekiz martın kadınların başta yaşam hakkı olmak üzere çalışma hayatındaki haklarının teslim edilmesi için hep birlikte mücadele edelim. Bu duygu ve düşüncelerle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Ümit DEMİREL
TEÇ-SEN Genel Başkanı
BASK Genel Sekreteri