29 Haziran 2012 tarihinde MEB toplantı salonunda sendikalar ile Bakanlık bürokratları arasında yapılan toplantıya Genel Başkan olarak katılma fırsatı buldum.
Her ne kadar toplantının gündem maddeleri, öğretmen ve yönetici eğitim çalışanlarının atama ve yer değiştirmeleri olsa da, Teç-Sen olarak, gündem dışı maddelerin gündeme alınması ve gündem dışı konularda verdiğimiz tekliflerin mutabakat metnine yazılması önemli gelişmeydi.
Toplantının ana meselesi “Yönetmelikler” olduğundan “Mali Konulara” girilmedi. Eğitim çalışanlarının en önemli meselelerinden olan, Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, Görevde Yükselme, Teknik Kadro Sınavları ile Şube Müdürlüğü Sınavları v.b. konularında verdiğimiz tekliflerden 6 maddenin mutabakat metnine yazılmış olması ümit verici görülse de, Bakanlıkta hala öğretmen menşei olmanın verdiği mevcut algının ve düzenin değişmediğini görebilmekteyim.
Öyle ki, Eğitim çalışanlarının kariyerlerine odaklı yaptığım konuşmada; “Milli Eğitim Bakanlığında hizmetli veya memur olarak görev yapan ve “lisans, yüksek lisans veya doktora” eğitimlerini tamamlayan eğitim çalışanlarının Okul ve kurumlarda Müdür veya Müdür Yardımcısı olabilmelerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması gerekmektedir. Eğitim çalışanları bu gün şube müdürü olabiliyorsa, Okul ve kurumlarda da müdür ve müdür yardımcısı olabilmelidir.” Dediğimde, ortamda oluşan o derin sessizlik, Bakanlığın hala aynı zihniyetle, aynı algıyla devam ettiğini ve bakış açısının değişmediğini ortaya koymuştur.
Sorun ne öğretmen olma sorunu, ne de eğitim sorunudur. Tamamen kurum kültürü haline gelmiş, yanlış bir algının ürünüdür. Bu dar açı ve eski yöntemler eğitim çalışanlarının çıkmazlarıdır. Bu yöntemlerle eğitim çalışanlarının “KARİYER” imkânlarının önündeki engellerin kalkması imkânsızdır. Mutlak gerçek ise eğitimlerini tamamlamış, eğitimin içinde olan, dinamik kadroların hiçbir ayrıma tabii tutulmadan yönetim kademelerine gelmesidir.
MEB’de görev yapan bir hizmetlinin yarın eğitimini tamamlayıp Milli Eğitim Bakanı olabilmesinin önünde hiçbir engel bulunmaz iken, biz hala okul/kurum müdür ve müdür yardımcılarını sadece “Öğretmen olanlardan seçelim.” Israrı, kurum kültürünün kendinden olan lehine ne denli yerleşik bir hal aldığının ve kökleştiğinin bir göstergesi değil midir?
Eğitim fakültesi olan ve olmayan ayrımı, bu ayrım üzerinden yürütülen uygulamalar, eğitimin içinde olan paydaş görülmeyen eğitim çalışanları, kendinden olmayanları dışlayan, farklılıkları görmek istemeyen bu yapı ve zihniyet sona ermediği sürece… Hizmetli, memur “DOKTORA” yapmış ne fark eder!
Hülasa Milli Eğitim Bakanlığında “Bakan olabilirsin! Okul Müdürü Olamazsın!”
Ümit DEMİREL
Genel Başkan