Hepimizin malumu Dün Nisan ayı enflasyon verileri açıklandı. Enflasyon rakamlarının ardından açıklama yapan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: Hakem Kurulu'nun adil kararlar üretmediğini savundu ve kurulun adeta noter gibi davrandığını ifade ederek, "Hakem Kurulu kolay olanı seçip kendi yetersizliğini mühürlemiştir" dedi. Açıklamasının devamında ise “4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun mevcut haliyle kamu çalışanlarının sorunlarına çözüm üretmediğini, Cumhurbaşkanı'na da bu durumu ilettiğini belirtti.
Yasanın Meclis kapanmadan değiştirilmesi ve Ağustos ayında adil bir toplu sözleşme masası kurulması gerektiğini” söyledi. Son olarak da yarım ağız seyyanen zam ve gelir vergisinin sabitlenmesini istedi.
Şimdi bakıyoruz yapılan açıklamaya; ilk başta “Ağam Bizimle Eğleniyor!!” demekten başka bir söz ağzımızdan dökülmüyor.
Çünkü bu zat, teklif edilen zam oranlarını yıllardır sanki kendisi noter gibi onaylamamış, bir gün önce teklife kapalıyız deyip, bir gün sonra yarım puan artışa imzalar atmamış gibi tüm sorumluluğu hakem kuruluna yüklüyor. Hakem kurulunu Noter olmakla suçluyor ki yıllardır kendi noterliğinin üstü kapansın istiyor. Bitmiyor, Anayasa Mahkemesinin %2 garabetini iptal etmesi ile birlikte diline doladığı 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun değiştirilmesi gerektiğini her fırsatta söylüyor, ama bu değişikliğin çerçevesinin neler olduğunu kamuoyuna açıklamıyor.
Ama biz bu cümlenin altında nelerin saklı olduğunu ve nelerin amaçlandığını çok iyi biliyoruz.
Bir kere bu büyük cümlelerle tarif edilen isteklerin içerisinde; “memur ve emeklisi için kırık iğne kadar dahi bir şey yok, ama sendika enflasyonu çarpıtması var.” Yine; “Toplu sözleşme sürecinde sendikalara güç katma konusunda hükümetten bir talep yok ama işçi sendikalarında da pratiği var denilen dayanışma aidatı manipülasyonu var.
Tüm bu taleplerin toplamında; memur ve emekliyi ilgilendiren tek bir sonuç yok ama sonuçları itibariyle başta cumhurbaşkanımız olmak üzere hükümete zarar vereceğini adı gibi bildiği halde, siyaset kurumunu aldatarak onlara yön verme isteği var.
Dikkat edin yine bu zatın dilinde; TÜİK verilerinin gerçeği yansıtmadığı ile ilgili tek bir cümle ve enflasyon farklarının aylık ödenmesi için tek bir talep yok. Dilinde sadece yarım ağız söylenmiş ve kendi isteğiyle olmayacağını adı gibi bildiği refah payı istemi ve gelir vergisinin sabitlenmesi var. Refah payı artışının niye kendi isteğiyle olmayacağını da açayım..
2023 seçimleri öncesi memurlarımıza seyyanen zam verilmesi onun deyimiyle “pratiğinde” bir dahlinin olmadığını, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı kamuoyu önünde iki kere net bir şekilde ifade etmişti. Bir refah payı artışı olursa bunda da yine kendilerinin bir payının olmayacağını adımız gibi biliyoruz.
Ve bunu o da çok iyi bildiği için, Memur sürünürmüş, emekli kan ağlarmış umurunda bile değil. Böyle bir derde hiç sahip olmadı, olması da mümkün değil. Bunun için Kamu çalışanları baskı ile, olmadı toplu sözleşme ikramiyesi ile sendika üyeliğine mecbur olsun, böylece sendikanın kasası bir şekilde dolsun. Buradan aldığı gücü de seçkin üyelerini müdür müdür yardımcısı yapmak için kullansın yeterli.
Mahalle Alev almış, Kamu Çalışanları Yanıyor, Emekliler açız açız diye inliyor,. Yetkili Konfederasyonu Temsilen Yaşananlara Tercüman Olacağı, Çözüm İsteyeceği Yerde, Geçmiş Emeklinin, Kamu Çalışanlarının Karşısına Saçlarını Tarıyor, Tutturmuş Bir 4688
Değişmeli Türküsü Başka Bir Şey Bilmiyor.