MEMURA %2 SEFALET ZAMMI, KENDİLERİNE %100 SADAKAT VE SALTANAT ZAMMI.

MEMURA %2 SEFALET ZAMMI !  KENDİLERİNE  %100 SADAKAT VE SALTANAT ZAMMI YAPILDI !  

Anadolu Ajans muhabirlerinin sorularını yanıtlayan Sendikamız Genel Başkanı Ümit DEMİREL, 2007 toplu görüşme sürecini "Memura %2 sefalet zammı, kendilerine %100'lük sadakat ve saltanat zammı aldılar." sözleriyle açıkladı.

  Röportajın geniş içeriğini görmek için  http://www.tec-sen.org/content/view/106/1/  tıklayın.

 

TEÇ-SEN TEPKİ HAREKETİDİR !

AA. MUHABİR : Tüm eğitim Çalışanları Sendikası kısa adıyla TEÇ-SEN ne zaman kuruldu ve kuruluş amaçları nelerdir ?

Genel Başkan Ümit DEMİREL : Tüm eğitim Çalışanları Sendikası 27 haziran 2006 tarihinde çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığından aldığı 125 numaralı dosya numarasıyla kurulmuştur. Tüm eğitim çalışanları sendikasına sendikal bir hareket olarak bakmak bizi yanlışa götürür, eğitim hizmetleri iş kolunda çalışan ezilmiş, gururları rencide edilmiş ve ayrımcılığa maruz kalmış olan öğretmenlerin dışında kalan kadroların BİZ olabilme arzularını gerçekleştirmek için oluşturduğu TEPKİ hareketidir.

 

Tüm Eğitim çalışanları Sendikası, Son zamanlarda benlik duygusunun yükselen trendini durdurmak, bizi biz yapan değerlerin yok edilmesini önlemek, bize eğitim çalışanları olarak değil de üye yapılması gereken dolgu malzemesi olarak görülmesinin önüne geçmek,  Umut tacirliğine son vermek için kurulmuş ve  HAK VERİLMEZ ALINIR mantığı ile eğitim çalışanlarının tümünün birlik ve beraberlik içinde hareket edeceğimiz bir platformdur

 

BAKANLIK EVİMİZ, ÜVEY EVLAT DEĞİLİZ !

AA. MUHABİR : Eğitim Hizmetleri iş kolunda kurulmuş olan 13 tane sendika var. Tüm Eğitim Çalışanları Sendikasını diğer sendikalardan ayıran en önemli unsur nedir ?

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : Eğitim hizmetleri iş kolunda faaliyet gösteren 13 sendikanın varlığı ümit verici olmasına rağmen 14 yıldır bizlerin ortak sorunlarımızı çözemediklerini söylemek yanlış olmaz. ORTAK diyorum çünkü memuruyla hizmetlisiyle, şoförüyle, kalorifercisiyle, teknisyeniyle, teknikeriyle, mimar ve mühendisiyle her kadronun ortak sorunlarına baktığımızda 3 büyük sorun olduğunu hemen gözümüze çarpıyor.

 

Bunlardan birincisi EK DERS veya başka bir ad altında iyileştirme isteniyor ve bu uzun yıllardır söyleniyor. İkincisi Eğitim öğretime hazırlık ödeneğidir ki her sene mutlaka verilecek denip, verilmeyen bir haktır. Bu güne kadarda alınamamıştır. Üçüncüsü ise atama ve yer değiştirmelerinin standardı olmaması, yani amirlerin iki dudağının arasında olması. Her toplu görüşme sürecinde bu sorunlarımız dile getireceği söylenir ama toplu görüşme tutanaklarını incelediğimizde bu sorunların esamesi bile okunmadığı görülür.

 

Hem Milli Eğitim Bakanlığı, Hem de mevcut sendikaların Eğitim çalışanlarını üvey evlat gibi görmesi gizliliğini devam ettirse de, TEÇ-SEN olarak Bakanlık evimiz, üvey evlat değiliz sloganlarımız ile üvey evlat olmadığımızı ve Türk eğitim sistemi içinde varlığımızın kabul edilmesini istiyoruz.

TOPLU SÜRTÜŞME SÜRECİNE SON VERİLMESİNİ, TİS ve GREVLİ SENDİKALAR KANUNUNUN ÇIKARILMASINI İSTİYORUZ !

AA. MUHABİR        : 2007 Yılı Toplu Görüşme Süreci hakkındaki düşünceleriniz nelerdir ?

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası olarak Toplu Görüşme Sürecine biz TOPLU SÜRTÜŞME SÜRECİ diyoruz. 2007 yılı toplu sürtüşmelerine bakmadan önce, daha önceki yıllarda yapılan toplu sürtüşmelerin sonuçlarına baktığımızda bize ayna olmaktadır.

 

            Masada güçlerin eşit oturmadığı bir toplantıdan sonuç beklemek, bu toplantılara bel bağlamak çok yanlıştır. Ne isterseniz isteyin karşı tarafın olumsuz yaklaşımı toplantının sonucunu belirleyecektir. Bir tür ortaoyunu... hazır metin var onu oynuyorsunuz. Biz kadrolarımızın ve mesai arkadaşlarımızın sorumluluğunu omuzlarımızda hissederken bu oyuna asla ortak olmayız, olamayız.

 

            Toplu sürtüşme süreci başlamadan Teç-Sen olarak birlik ve beraberlik çağrısı yaptık, Toplu Sürtüşme sürecinde kamu çalışanlarının ücretlerini açık artırmaya çıkarmayın, masaya birlik ve beraberlik içinde oturun ve hükümetten TOPLU SÖZLEŞMELİ VE GREVLİ SENDİKALAR KANUNUNUN çıkarılması dışında herhangi bir istekte bulunmayın dedik. Ama maalesef alışılmış ve ben olgusu ön plana çıktı ve masaya kalın kalın dosyalar getirildi.

 

Bu yaklaşımla toplu sürtüşmelerin devam etmesini isteyenlerin sendika üyelerinin hak ve menfaatlerini koruyamayacağı aşikardır. Niyetleri üyelerinin sorunlarını çözmek değil sendikanın kurumsal yapısını korumaya yöneliktir.

 

MEMURA %2 SEFALET ZAMMI !

KENDİLERİNE  %100 SADAKAT VE SALTANAT ZAMMI YAPILDI !

2007  Toplu Sürtüşme sürecini irdelediğimizde, yetkili sendikaların revize talepleri işveren kurulu tarafından kabul edildiğini ancak, yetkili sendikalar talep ettikleri ve aldıkları % 2'lik zammı üyelerine ve kamu çalışanlarına anlatamayacağını bildiği için anlaşmazlık ve uyuşmazlık metni imzalayarak, UZLAŞTIRMA KURULUNA gittiğini görürüz.

 

            Kamu çalışanlarına %2'lik sefalet zammı, kendilerine ise %100'lük sadakat ve saltanat zammı alan sendikaların başarısını kutlamak gerekir. Bu sayede kimin hakkını ve menfaatini savundukları ortaya çıkmıştır. %2'lik sefalet zammının hiçbir meşru savunması yoktur. Yetkili ve Etkiliyiz sözleriyle masaya oturan ve kazanım noktasında hiçbir stratejisi olmayan müzakere özürlü sendikaların özürleri ile ilgili terapi görme zamanı gelmiştir.

 

SENDİKALAR TARAF OLMA DEĞİL, TAVIR KOYMA YERİDİR !

 

            Açlık ve açıklık sınırının altında çalışan eğitim çalışanlarının %2'lik sefalet zammını düşünmeleri ve teveccüh gösterip yetki verdiği sendikaların kazanımlarını dikkate alarak güven vermeyen bu sendikalara TEPKİ koymaları gerekmektedir.

 

Türkiye'de sendikacılık anlayışının değişmesi için tabandan gelen tepki hareketlerinin yapılması ve Sendikaların taraf olma yeri değil, Tavır koyma yeri olduğunu tüm kamu ve eğitim çalışanlarına ispatlanarak, sendikalara güvenin tekrar sağlanması için ciddi adımlar atılmalıdır. Sendikaların artık üretimden gelen gücünü kullanması, iletişim ve dialog kurmanın teslimiyet olmadığını, tabandan gelen taleplerin dikkate alınması ve her ne olursa olsun kişisel çıkar çatışmasına girilmeden üyelerin hak ve menfaatleri için aynı platformda, aynı amaçla ve aynı söylemle sivil toplum örgütü olmanın gerekleri yerine getirilmelidir.

 

AYLIK GEÇİM GİDERİ 1875 YTL !

AA. MUHABİR        : Eğitim Çalışanlarının Maaşlarıyla ilgili araştırmanız vardır. Sizce Eğitim Çalışanının aylık maaşı ne olmalıdır ?

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : Sendikamızca ve diğer sivil toplum örgütlerince aylık bir harcama miktarları çıkarılır. Burada baz alınan başlıklar önemlidir. Mesela bir ailenin bebeğinin olması ile ilköğretimde okuyan öğrenci olması durumunda aylık harcama kalemleri değişir, hem bebeğin, hem ilkokul öğrencisi ve hem de üniversitede okuyan çocuğu olan bir ailenin aylık masrafı şu anki maaşının nerdeyse 4-5 katına kadar çıkmaktadır.

 

Kesin net tabirlerle olmasa da en düşük başlıklardan baktığımızda yani insanca yaşamın gereksinimlerinden olan  tatil, sosyal aktivite vb. gibi unsurları çıkardığımızda bir kamu çalışanının aylık kira, eğitim, temizlik, gıda, giyim,sağlık, ısınma, elektrik, su, telefon ve kişisel harcamaları dikkate aldığımızda bu rakam yaklaşık olarak 1.875 YTL civarına ulaşmaktadır.

 

PEYNİR EKMEK GİBİ KREDİ KARTLARI DAĞITILIYOR!

AA MUHABİR         : 1.875 YTL diyorsunuz ? peki eğitim çalışanları aldığı ücretlerle nasıl geçiniyor ve bu konuda çözüm önerileriniz nelerdir ?

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : Sendikamızca bu konuda geniş bir araştırma yaptırdık, çünkü aldığı aylık net ücreti 750-850 arasında olan bir ailenin yaklaşık 1.025 YTL - 1.125 YTL aralığındaki borç stoğunu nasıl döndürdüğünü göstermemiz gerekiyordu. Yaptığımız araştırma sonuçlarına göre, borç stoğunu eritmede ilk etapta ortaya kredi kartları çıkıyor.

 

Eğitim çalışanı ilk önce maaşının yetmediği durumlarda kredi kartını kullanmaktan çekinmiyor. Çünkü ailesine karşı mahçup olmaması ve ailesinin ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekiyor. Aylık aldığı ücretin tamamını kredi kartına yatırarak bir dönem idare ediyor. Fakat zamanla açık büyüyor ve kredi kart borcunun yarısının, daha sonra asgari ücretini ödemeye başlıyor.

 

Zaten bankalar kredi kart borcunun tamamını yatıranlar müşterilerini pek sevmezler, bu nedenle sayı olarak fazla olan eğitim çalışanı bankalar için bulunmaz nimettir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığıyla yaklaşan bankalar her gün promosyon ve faiz indirimi adı altında eğitim çalışanlarına kredi kartı dağıtmaktadır.

 

Eğitim çalışanının kredi kartı asgari ödemesi bir zaman sonra faizlerle öyle bir hal alıyor ki, aldığı net maaşın tamamını yatırsa asgari ücreti karşılamaz hale geliyor. Eğitim çalışanı için bu nokta dönüm noktasıdır. Eğitim çalışanı bu noktadan sonra iki yoldan birini tercih ediyor.

 

EĞİTİM ÇALIŞANI HACİZ PENÇESİNDE !

 

Birinci yol, bankalara olan kredi kart borcunu ödemekten vazgeçiyorlar. Bankalardan gelen ihbarlar canlarını sıksa da, borcu ödemeye yanaşmıyorlar. Zaten ödeyecek durumları da bulunmamaktadır. Bankalarca yasal faiz oranları, avukatlık ücretleri v.s eklenip, kişinin borcunun 5 misli borç çıkarılıp, eğitim çalışanlarının ve tüm insanoğlunun utanç duyacağı bir başka boyuta geçiliyor.

 

 HACİZ...! eve haciz memurları gelir, aile komşularından utanır, eğitim çalışanı evine gitmekten, ailesinin ve komşularının yüzüne bakmaktan utanır. Benim için dünyanın en şerefli, en namuslu ve en onurlu insanının mahçup hale getirilmesi onursuzluktur.

 

AA. MUHABİR        : Peki, İkinci Yol Nedir ?

 

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : İkinci yol, bankalara olan kredi kartları borçlarını yine bankalarca verilen ihtiyaç kredilerini kullanarak kapatma yoluna gidilmektedir. Sistem öyle bir rantın üzerine kurulmuş ki, bankalarca yüzbinlerce eğitim çalışanı kredi ve kredi kartı sarmalına alınmış ve bu çarkın içinden öyle kolay kolay çıkılamaz duruma gelmiştir.

TEFECİLİĞİN YENİ ADI KREDİ VE KREDİ KARTLARI !

 

Dip not düşersek, Eskiyi hatırlayalım, tefeciler vardı. Bu tefeciler sadece çiftçiyi sömürüyordu. Çiftçinin başka geçim kaynağı olmadığından yıl boyunca her ay ailesinin geçimini sağlamak için belli bir miktarda tefeciden para alırdı. Hasat zamanı gelince elindeki tüm ürünü tefeciye bırakır, gelecek yıl aynı yöntemle geçimini devam ettirir ve tefecinin elinden kurtulamazdı. Eski tefecilik sisteminin yeni adı kredi ve kredi kartlarıdır. İllegalite legalleşerek, kanunlar ve kurallarla yasal hale getirilmiştir.

 

Kredi kart borcunu ödemek için yüklü miktarda KREDİ çeken eğitim çalışanı, alın terinin, emeğinin, ailesinin ve çocuklarının gelecek 2 ile 4 yılını bankalara peşkeş çekmiş oluyor. Masal gibi geliyor ama GERÇEK, maaşlarına ipotek koyulan, iş yükü altında ezilen, isteği sadece kurum içi ücret adaleti olan eğitim çalışanı SAHAYA HEP 1-0 MAĞLUP ÇIKIYOR. Bu durumun zamanla sosyal patlama yaratacağını unutmamak gerekir.

 

AA. MUHABİR        : Eğitim Çalışanlarının sorunlarını yakından takip eden biri olarak, sizce sosyal patlamayı önlemek için neler yapılmalıdır ?

 

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : Teç-Sen olarak acil çözüm önerimiz açıktır. Eğitim Çalışanlarının emekliliği geldiği gün emekliye ayrılmasının tek nedeni, emekli olduğunda aldığı ücret ile çalışırken aldığı ücret arasında hiçbir farkın olmamasıdır. Bir fark yaratmak gerekir, mevcut imkanlarla bunu yapmam elbette mümkündür.

 

1- Her yıl eğitim-öğretim hizmetleri sınıfında görev yapan kadrolara verilen EĞİTİM-ÖĞRETİM HAZIRLIK ÖDENEĞİNİ , memurundan hizmetlisine, şoföründen kalorifercisine tüm kadrolara vereceksin.

 

2- Milli Eğitim Bakanlığında görev yapan tüm eğitim çalışanlarına haftalık 10-15 saatleri arasında değişen EK-DERS ücreti vereceksin.

 

TÜRKİYE DEVLETİ ZARARI UĞRATILIYOR !

 

            Bu ikisinin bir araya gelmesi durumunda, 1 eğitim çalışanı için 350 YTL fazla ücret ödeyeceksin, fakat yeni bir eğitim çalışanını işe aldığında ise 1.500 YTL ödemek zorunda kalacaksın. Çözüm basit uygulama basit ama muhataplar isteksiz ve dirayetsiz olunca çözümsüzlük çözümmüş gibi algılanıyor.

 

Eğitimin ve eğitim çalışanlarının ücret sorunu 350 YTL'lik bir artışla çözülebilecekken, 1.500 YTL ile çözüme gitmek, Türk milletinin alın terini ve vergilerini çalmaktır. Devletin kasası kimsenin tekelinde olmadığı gibi devleti zararı uğratmak, bilinçsiz ve politik harcamalarının önünü açmak ve çözüm önerilerimize kulakları tıkamak patlamış tekerleğe yama yapmaya devam etmek demektir.

 

Biz TEÇ-SEN olarak bu hakların alınması için gerekli olan mücadeleyi başlattık. Haklarımız alınana kadarda eylemlerimiz devam edecektir.

 

AA. MUHABİR        : Teç-Sen olarak Ankara'da Bakanlık önünde Eylem yaptınız, sizi bakanlık önüne döken nedenler nelerdir ?

Genel Başkan Ümit DEMİREL      : Milli Eğitim Bakanlığında görev yapıyorsanız ve eğitim-öğretim hizmetleri sınıfı dışında bir kadroda çalışıyorsanız haksızlıkların ve ayrımcılığın ne demek olduğunu çok iyi öğreniyorsunuz. Ücret adaletsizliğinden tutunda, özlük haklarının gaspına kadar, amir baskısından, siyasi iradenin baskısına kadar her şeyi iliklerinize kadar hissetmek mümkün hale geliyor.

 

GÖREV TANIMI YOK, HER İŞİ YAPAR !

 

Görev tanımlarımız net ifadelerle yapılmadığı için, günlük çalışma süreniz kanunda 8 saat olarak belirlense de, 12-14 saat arası çalıştırılıyorsunuz, fazla çalışma karşılığında hiçbir ücret alamadığınız bir kurum olan milli eğitim bakanlığında hak aramaya kalktığınızda veya göreviniz olmayan bir iş yüklemesine karşı geldiğinizde soruşturma geçirip, görev yeriniz anında değiştirilebiliyor. Görev belirsizliği eğitim çalışanının her işi yapacağı sonucunu doğurmayacağı bilindiği halde, sesini çıkaramadığı için vurun abalıya misali her iş yapar hale gelmişsiniz.  Aldığınız üç kuruş ücret ve fazla çalışma stresi altında ezilip kimsenin duymayacağı içten bir feryat, çığlık atıyorsunuz. Psikolojik sorunlar, ailevi sorunlar ve geçim sorunları arasında düşünmeye, okumaya, gelişmeye zaman ayıramıyorsun, tatili yazın köyde bahçende çalışmak sanıyorsun.

 

KENDİ HAKKIMIZ İÇİN AVAZIMIZ ÇIKTIĞI KADAR BAĞIRDIK.

 

            Bütün bunları bilen, aynı acıları paylaşan insanların, sorunları aynı olan insanların, mücadelelerinin aynı olması kadar doğal bir sonuç olamazdı. Teç-Sen Milli Eğitim Bakanlığının önünde ilk defa MEB personellerinin sesinin duyulmasını sağladı. İlk defa sessiz çığlık atan eğitim çalışanları avazı çıktığı kadar bağırdı. İlk defa eğitim çalışanı kendi hakkını kendi kadrolarıyla beraber birlikte aradı. Genel merkez yönetim kurulu başkanı olarak, ilk eylememizde gördüğüm istekliliğin ve yüreklerin beraber atmasının devamı sağlayacak, haklı taleplerimizin duyurulması için elimizden gelenin hep daha fazlasını yapmaya çalışacağız.

 

            Bu mücadele, bu haykırış bitmeyecek, aksine çoğalarak devam edecektir. Birileri hademeler sokağa döküldü, birileri kazma kürek sendikası diye, birileri de bölücü diye hitaplandırdı bizleri... bizler yaptığımız devlet görevinden dolayı utanmıyoruz, bizler elimizde süpürge olmasından hiç gocunmuyoruz. Ama amacı kendi kadrolarının ve mesai arkadaşlarını bir araya getirerek, kendi haklarını beraber, omuz omuza  ve el ele vererek alması için kurulmuş olan Tüm Eğitim Çalışanları sendikasına bölücü denmesi kabul etmiyor, düşünmeden konuşan, görmeden, bilmeden ithamlarda bulunanları eğitim çalışanlarının vicdanlarına havale ediyoruz.

+